Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen İstanbul Kültür Çalıştayı sona erdi.
Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, kapanış töreninde yaptığı konuşmada, İstanbul'un geleceği ve İstanbul'un kültür hayatındaki yapısının iyiye doğru götürülmesi konusunda uzun süredir konuşmalar yaptıklarını söyledi.
Çalıştayın, İstanbul'la ilgili düşüncelerin daha disiplinli bir şekilde bir araya getirilme ihtiyacından ortaya çıktığını aktaran Kurtulmuş, çalıştaydan çıkan sonuçla bir eylem planı hazırlanacağını dile getirdi.
Bakan Kurtulmuş, komisyon üyelerinin çok sıkı bir çalışma içerisinde yer aldıklarına dikkati çekerek, çalıştayda ortaya çıkan fikirleri bir kitapçık haline getireceklerini ve çalışmaları takip edecek bir mekanizmanın da kurulacağı bilgisini verdi.
Dünyanın bütün tarihi kentlerinde eski ile yeninin çatışmasının söz konusu olduğuna işaret eden Kurtulmuş, "İstisnasız söyleyebiliriz ki dünyanın hemen hemen her kentinde, her büyük kentinde, güzel binalar, güzel yapılar, çoğunlukla eski yapılar, maalesef kötü ve çirkin yapılarsa yeni yapılardır. Modern zamanın ortaya çıkarmış olduğu yapılardır. Dolayısıyla bu çelişki, İstanbul için de Viyana için de Londra için de Paris için de geçerlidir. Burada mesela, bu eski ile yeni arasındaki çelişkilerin üzerinde durarak değil, hele hele bizim gibi büyük bir medeniyete sahip olan bir şehir için, bu kadim değerler üzerinden geleceğe nasıl kültürel değerlerimizi yeniden onararak, yeniden ihya ederiz bunun mücadelesini vermektir." değerlendirmesini yaptı.
İstanbul'un görünür ve görünmez mirasları
Numan Kurtulmuş, eski şehirlerde, şehrin hayatına sadelik ve estetiğin hakim olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Ne yazık ki modern zamanlarda, hemen hemen dünyanın bütün ülkelerinde büyük şehirler önce şehirleşmenin, hızlı şehirleşmenin baskısı altında kaldı ve buna paralel olarak da hızlı şehirleşme, şehirlerde ortaya çıkan olağanüstü yüksek bir rant baskısını gündeme getirdi. Rant baskısı şehirleri bir şekilde esir aldı. Bunu nispeten iyi yönetebilen şehirler oldu, nispeten kötü şehirler oldu ama bu rant baskısının sonucunda insanların estetikten, sadelikten, bir takım mahviyetkarlıktan, demin burada gündeme geldiği gibi, ortak kültürel değerlerden, dayanışmadan, mahalle kültüründen uzaklaştıkları ortaya çıktı. Şimdi hemen hemen dünyanın her yerinde bu arayışın sürmekte olduğunu hepimizi biliyoruz. Burada üzerimize düşen eskiye öykünmek, eskiyi alıp bugüne taşımak değil eskiden var olan bütün bu değerleri yeniden bugünün hayatı içerisinde nasıl yaşanabilir hale getirileceğinin üzerinde durmaktır."
İstanbul'un sahip olduğu mirasın korunması ve ihyasının önemine dikkati çeken Kurtulmuş, bu mirasın içerisinde mimarı değerler gibi görünür miraslar, düğünler, cenaze törenleri, türküler gibi de görünmeyen miraslar olduğunu aktardı.
Bakan Numan Kurtulmuş, İstanbul'un mirasının, İstanbullu olmak bilinciyle herkesin vazifesi olduğunu vurgulayarak, "Bu miras çerçevesinde 3 temel şeyi korumak durumundayız. Birincisi, İstanbullu kimliğini korumak ve geliştirmek mecburiyetindeyiz. Bu kimliği korumadan, şehrin mimari değerlerini korumanın anlamı olmadığını hatta mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla bu çalıştayın birinci öncelikli olarak üzerinde durduğu konu, İstanbullu kimliğinin korunması ve geliştirilmesi olmuştur. İkinci önemli mesele ise İstanbul'un hafızasının korunması ve güncelleştirilmesidir. Bunun üzerinde komisyonlarda son derece değerli konular gündeme gelmiş oldu. Üçüncüsü ise İstanbul'un mimari değeri başta olmak üzere, görünür ve görünmez bütün kültürel mirasının korunması çabasıdır." ifadelerini kullandı.
"Kültür Ombudsmanlığı fikri geliştirilebilir"
Komisyonlara İstanbul'la ilgili çok sayıda teklif geldiğini dile getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Böylesine büyük bir kültürel mirasa, sanat ve estetik mirasına sahip olan bir ülkede, bunu da bir çağrı olarak buradan bir kez daha tekrarlamak isterim, bunların ortaya çıkarılması, geliştirilmesi, kültür ve sanat alanına katkıda bulunması için sadece kamu kurum ve kuruluşlarından destek beklememize ihtiyaç yoktur. Bu çerçevede artık Türkiye'nin işi dünyasının da iş adamlarımızın da mutlaka Türkiye'nin kültür sanat alanına sosyal sorumluluk projeleri olarak dahil olması herhalde toplumsal bir vazifedir. Eğer bu anlamda sivil toplum kuruluşlarımız ve iş dünyası elini biraz daha fazla taşın altına koyabilirse, İstanbul'un kültürünün gelişmesi ve korunması alanında çok daha güçlü mesafe alacağımız aşikardır."
Numan Kurtulmuş, "Kültür Ombudsmanlığı" fikrinin geliştirilebileceğini söyleyerek, devletin kültür alanındaki esas rolünün "Marifet iltifata tabidir" hükmü gereğince, kültür alanının önünü açmak, kültür ve sanat insanlarına iltifatkar davranmak ve onların ortaya koyduğu eserlere, bir şekilde önünü açarak destek vermek olduğunu söyledi.
Bu çerçevede Türkiye'de, kültürün millet alanı haline getirilmesi mücadelesinin de verilmesi gerektiğini bildiren Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Uzun yıllar boyunca, özellikle Osmanlı'nın son döneminde ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinde kültür alanını zoraki modernleşmenin bir aracı, bir enstrümanı olarak gören zihniyet, aslında maalesef kültür alanını, tırnak içerisinde söylüyorum, 'devletlü' bir alana hapsetmiştir. Hatta öyle ki kültürün en somut alanlarında tabiri caizse devlet kurumlarından başka kurumların büyüyüp gelişmesinin önüne geçen kısıtlayıcı bir anlayış uzun yıllar boyunca hakim olmuştur."
Çalıştayın bir başlangıç niteliğinde sayılabileceğini belirten Kurtulmuş, İstanbul'un çok kültürlülüğün daha canlı bir şekilde üretilmesi için çalışma yapılması gerektiğini sözlerine ekledi.
"Sporla kültür birbiriyle değerlendirilmeli"
Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan ise çalıştayda olmaktan mutluluk duyduğunu belirterek, "Kültürümüzün ihyasına ihtiyacımız var." dedi.
İstanbul Gençlik ve Etnospor Kültür festivalleriyle mümkün olduğunca geniş kesimlere ulaşmak istediklerini dile getiren Erdoğan, "Bu kesimlere özellikle kendi kültürümüzün hatırlatılması, kendi değerlerimizin yaşatılmasıyla ilgili bazı ortamlar oluşturmaya çalışıyoruz." dedi.
Gençlerin realitelerinin de iyi bilmesi gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, "Realitelerine rağmen gençleri değerlerimizle, sanatla, kültürle buluşturmalıyız." ifadelerini kullandı.
Bilal Erdoğan, sporun da kültürün içerisinde düşünülmesi ve konuşulması gerektiğine işaret ederek, "Çünkü geleneksel, bize ait olan sporları popüleştirmeye çalışıyoruz. Nasıl ki Batı'nın hamburgeri bizim hayatımıza nüfuz ederken aslında kültürel vesayet aracı olarak üstümüze geliyor, Batı'nın sporları da aynı şeyi yapıyor." diye konuştu.
Sporla kültürün birbiriyle değerlendirilmesi gerektiğine, eğitimin kültüre etkisine değinen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Okullarda müfredata temas edildiği zaman sanki birden bire sihirli bir şekilde her şeyin olacağına inanıyoruz ama öyle olmuyor. Bir şekilde çocukların, gençlerin severek ve isteyerek yaptığı ya da katıldığı şeyleri oluşturmak, çalıştırmak zorundayız. Kitlesel işler yapmaktayız. Kitlenin tamamını, göbeğini ıskalamayan işler yapmak zorundayız. Öyle olduğu takdirde yaşatılması gereken etik değerlerimiz yavaş yavaş kazanabileceğimizi sanıyorum. Kültürle ilgili çalışmayı başını almış insanlara yönelik yapmanın da pek bir anlamı olmaz. Bunu 40-60 yaştaki insana gösterdiğiniz zaman nostalji yaşıyor ama 10 yaşındaki bir çocuk, geleneksel okçuluğu, at binmeyi veya orada duyduğu bir tınıyı duyduğu zaman hayatının geri kalanına bir iz bırakmış oluyorsunuz. Çocuklar ve gençlerin üzerinde duracak, onların ilgisini çekecek yollar ve yöntemler bulmak zorundayız."
Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Ömer Arısoy'un başkanlığında yapılan kapanış oturumunda Korkut Tuna, İskender Pala, Suphi Saatçi, Murat Gül, Beşir Ayvazoğlu, Ali Osman Öztürk, Erol Parlak, Hayati Develi, Cevat Özkaya, Edibe Sözen ve Ayşe Böhürler komisyonları adına sonuç özetlerini katılımcılarla paylaştı.(AA)